Edinilmiş Mallara Dahil Olan Değerlerin, Borçlu Eş Tarafından Üçüncü Kişiye Devri Halinde Üçüncü Kişiye Karşı Başvurulacak Hukuki Yollar
Yayımlar
1-MAL REJİMİ TASFİYESİ DAVASINDA ÜÇÜNCÜ KİŞİYE İHBARDA
BULUNMAK
Türk Borçlar Kanununun “Eklenecek değerler” başlıklı 229.
maddesi uyarınca;
Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak
eklenir:
1.Eşlerden birinin mal
rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan,
olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
2.Bir eşin mal rejiminin
devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı
devirler.
Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda
mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma
veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
Anılan hukuk kuralı uyarınca, eşlerden birinin yukarıda sözü
geçen madde kapsamında yapacağı devirler, tasfiyesinde eklenecek değer olarak
dikkate alınacaktır.
Maddenin son fıkrası, TMK m.299 kapsamında değerlendirilen
tasarruflar sonucu elden çıkan malvarlığı değerlerinden, kazandırmadan
yararlanan üçüncü kişileri de sorumlu tutabilme olanağı sağlayan m.241 hükmünün
uygulanmasına yardımcı olabilecek bir hükümdür. Bu fıkra hükmü, alacaklı eşin
(ya da mirasçıların) m.241 gereği üçüncü kişinin elde ettiği karşılıksız
kazandırmayı elden çıkartmaması için bir koruma getirmektedir. ¹
Hemen belirtelim ki; davanın ihbarı, kendisine ihbarda
bulunulan üçüncü kişinin davanın tarafı olarak davaya katılmasını
sağlamayacaktır. Bu sebeple ihbarın yapıldığı üçüncü kişi hakkında hüküm
kurulması mümkün değildir. Gerçekten de Yargıtay, mal tasfiyesi davasında
üçüncü kişinin davacı eş lehine hüküm altına alınan katılma alacağından sorumlu
tutulamayacağını, davacı eşin, sonradan üçüncü kişi aleyhine TMK’nın
241.maddesine göre eksik kalan miktarla sınırlı olarak alacak davası
açabileceğine karar vermiştir.
Karşılıksız kazandırma veya
devrin yapıldığının tespit edilmesi halinde, işlemin (tasarrufun) iptaline
karar verilemez ve üçüncü kişi davalı olarak gösterilse dahi bu aşamada davacı
lehine hüküm altına alınan katılma alacağından sorumlu tutulmaz. Sadece, üçüncü
kişi hakkında 229. maddedeki amaç ve doğrultuda lehine kazandırma veya devrin
yapıldığının tespiti ile yetinilmelidir. Zira, ancak tasfiye sırasında borçlu
eşin mal varlığı ya da terekesinin borcu ödemeye yetmediğinin anlaşılması
durumunda, sonradan üçüncü kişi aleyhine TMK’nın 241.maddesine göre eksik kalan
miktarla sınırlı olarak alacak davası açılabilecektir.
Davanın ihbar edilmesinin en önemli sonucu, kendisine
ihbarda bulunulan üçüncü kişinin, daha sonra aleyhine açılacak bir davada, (TMK
m.241’e göre) bu kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıkta verilen hükmün
yanlış (hatalı) olduğu iddiasını ileri süremeyecek olmasıdır.
Diğer yandan, bu gibi
kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı dava açılabilmesinin
koşulları da, TMK’nın 241. maddesinde düzenlenmiştir. İşte, belirtilen bu
ihbarın yapılmış olmasının yaratacağı hukuki sonuç; üçüncü kişi aleyhine
sonradan aynı Kanun’un 241. maddesine
dayanılarak alacak davası açıldığında, 229. maddedeki kazandırma veya
devir koşullarının gerçekleşip
gerçekleşmediğinin yeniden araştırma konusu yapılmamasıdır. (T.C.
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E. 2017/11052 K. 2019/2009 T. 26.2.2019) http://www.kazanci.com/
Buna karşılık, davanın ihbar edilmediği bir durumda, üçüncü
kişi, daha sonra aleyhine açılacak bir davada, (TMK m.241’e göre) bu kazandırma
veya devrin, edinilmiş mallara eklenecek değerlerden biri olmadığı iddiasını
ileri sürebilir.
2-MAL REJİMİ TASFİYESİ DAVASINDA ÜÇÜNCÜ KİŞİDEN EKSİK
KALAN KISMI TALEP ETMEK
Türk Borçlar Kanununun “Üçüncü kişilere karşı dava” başlıklı
241. maddesine göre,
Tasfiye sırasında, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi,
katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları,
edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları
bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak
isteyebilir.
Bu hükmün amacı, edinilmiş mallara katılma rejimi içinde hak
sahibi eşin artık değere katılma alacağını güvence altına almaktır.
Eksik katılma alacağının karşılanabilmesi için aşağıdaki
koşulların gerçekleşmiş olması gereklidir.
1. Karşılıksız bir kazanım olması
2. Kazanımın mal rejiminin devamı
sırasında yapılmış olması
3. Karşılıksız kazandırma konusu
malvarlığı değerinin edinilmiş mal olması
4. Karşılıksız kazanımın TBK
229/1 kapsamında edinilmiş mallara eklenecek değerlerden olması
5. Borçlu eşin malvarlığı veya
terekesinin katılma alacağını karşılamaya yetmemesi
Başka bir anlatımla, borçlu
eşin mal varlığı veya terekesi tasfiye borcunu ödemeye yetiyorsa, hiçbir zaman lehine kazandırma yapılan üçüncü kişi
davacıya ödenecek katılma alacağından sorumlu
tutulmayacaktır. T.C.
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E. 2019/3413 K. 2019/6158 T. 19.6.2019
http://www.kazanci.com/
6. Katılma alacaklısının eksik
miktarı talep etmiş olması
Alacaklı eş veya mirasçıları, yukarıda yer alan şartların
gerçekleşmesi halinde, haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak
bir yıl ve her hâlde mal rejiminin sona ermesinden itibaren 5 yıl içerisinde,
karşılıksız kazandırmalardan yararlanan 3. kişilere dava açabilecektir.
Hemen belirtelim ki, karşılıksız kazandırma veya devrin
yapıldığının tespit edilmesi halinde işlemin (tasarrufun) iptaline karar
verilemez ve üçüncü kişinin sorumluluğu eksik kalan katılma alacağının nakdi
miktarı ile sınırlıdır.
Saptanan bu durum karşısında,
TMK’nın 229. maddesiyle getirilen istek sadece, eş tarafından tahsil edilemeyen
katılma alacağı miktarı ile sınırlı kazandırma veya devir oranında değerini
para olarak üçüncü şahıstan isteme
olanağına sahiptir. TMK’nın 241/1. fıkrası açıkça bunu göstermektedir.
Yani üçüncü şahıstan kazandırma veya
devirle elde ettiği malın geri istenmesi mümkün değildir. İstenecek olan tek şey maddenin birinci fıkrasında da
belirtildiği gibi, “tasfiye sırasında borçlu eşin mal varlığı veya terekesi katılma alacağını karşılamadığı
takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız
kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla
sınırlı olarak isteyebilir”. Şu halde istenen şey, alacak niteliğinde bir
şahsi haktır. Aynı hakkın istenmesi olanaksız görülmektedir. T.C. YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E.
2012/11057 K. 2013/7419 T. 20.5.2013 http://www.kazanci.com/
3-MUVAZAA NEDENİYLE İPTAL DAVASI AÇMAK
Bir eşin, diğer eşin, mal rejimi tasfiyesinden kaynaklanan
alacak hakkını azaltmak ve/veya karşılıksız bırakmak amacıyla muvazaalı olarak
yaptığı devirler Borçlar Kanunu m.19 uyarınca kesin hükümsüzdür. Muvazaalı
devirlerde, diğer eş malvarlığı rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacağını
güvence altına almak amacıyla muvazaaya dayanarak iptal davası açabilir.
Aşağıda anılan Yargıtay eşin bu davayı açmakta hukuki yararı olduğu isabetli
bir şekilde belirtilmiştir.
Muvazaa sebebiyle tapu iptali
ve tescil davalarının amacı, elden çıkartılan taşınmazın (malların) kayıt
maliki eşe döndürülmesi ve mal rejimi davalarında alınacak kararla hüküm altına
alınan alacağın tahsilatını kolayca sağlamaya yönelik bulunduğundan davacının
bu tür davaları açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. T.C. YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E.
2013/15146 K. 2013/19840 T. 24.12.2013 http://www.kazanci.com/
Bu noktada belirtmek gerekir ki, bu davada, davacının
taşınmazın adına kayıtlı olması gereken kısmının iptaliyle adına tapuya kayıt
ve tescilini isteme olanağı bulunmamaktadır. Zira edinilmiş mallara katılma
rejiminde ayın (mülkiyet) istenmesi mümkün değildir.
Dosyada ileri sürülen muvazaa
davalı Turgay’ın boşanma dava tarihi sonrası diğer Davalı Esma’ya yaptığı satışlar sebebiyle aralarında yapılan
işlemde muvazaanın olup olmadığının, koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin T.B.K.nun 19.
maddesi çerçevesinde değerlendirme yapılarak
sonuca ulaşılması, T.B.K.nun 19. maddesi uyarınca genel muvazaanın tüm
koşullarının araştırılıp belirlenmesi, davacının taşınmazın 1/2’sinin iptaliyle
adına tapuya kayıt ve tescili istediğinin gözetilmesi, ancak edinilmiş mallara
katılma rejiminde de ayın (mülkiyet) istenemeyeceğinin ve davacının şahsi hakkının alacak niteliğinde
olduğunun düşünülmesi, bu konuda 10.7.1953 tarih ve 8/7 Sayılı YİBK. kararının
kapsamının göz önünde tutulması ve toplanacak tüm delillerin davacının 1/2 payın iptaliyle davalı eş T. adına tapuya
kayıt ve tescilini istemesi bakımından değerlendirilerek sonucuna göre bir
karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve incelemeyle hüküm kurulmuş
bulunması usul ve yasaya aykırıdır. Anılan YİBK kararı uyarınca davacının kendi
adına ayın (mülkiyet) olarak iptal ve tescil isteme olanağı bulunmamaktadır. T.C. YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E. 2013/15146
K. 2013/19840 T. 24.12.2013 http://www.kazanci.com/
4-İİK’NUN 277. MADDESİNE DAYALI TASARRUFUN İPTALİ
DAVASI
Borçlu eşin, alacaklı eşin, mal rejimi tasfiyesinden
kaynaklanan alacak hakkının tahsilini azaltmak ve/veya karşılıksız bırakmak
amacıyla yaptığı tasarrufların İİK’nun 277 vd. uyarınca iptali mümkündür.
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde
düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından
önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da
“iyiniyet kurallarına aykırılık” sebebiyle alacaklıya karşı sonuçsuz
kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın
tahsilini sağlamaktır.
Bu noktada değinilmesi gereken hususlardan biri de
tasarrufun iptali davası ile muvazaaya dayalı iptal davasının birbirinden
farklı olduğudur. Zira her iki dava türü de amaçları bakımından benzerlik
göstermekle birlikte esasen birbirinden farklı iki hukuki müesseseyi temsil
etmektedir. Bu farklılık Yargıtay’ın aşağıda anılan kararında isabetli bir
şekilde açıklanmıştır.
Yüzeysel bakıldığında iptal
davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu
benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK’nın 277.
maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış
bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır.
Oysa muvazaa davası borçlunun
yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi
amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. kişiler
tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri
sürebilirler. T.C.
YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2016/7005 K. 2018/11233 T. 26.11.2018
http://www.kazanci.com/
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki
alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması,
iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu
hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerekir.
Hemen belirtelim ki, iptal davasının kabulü kararlarında,
dava konusu tasarrufun (davacının alacağı oranında) iptaline karar verilmesi
gerekli ve yeterlidir. Davanın kabulü kararı ile dava konusu olan mal borçlunun
mülkiyetine geri dönmez. İptal davasını kazanan alacaklı, bununla birlikte
tasarruf konusu mal sanki borçlunun mülkiyetinde imiş gibi, onu cebri icraya
dâhil etmek (haczettirmek) hakkını kazanır.²
¹ Prof.
Dr. Şükran ŞIPKA& Av. Ayça ÖZDOĞAN Eşler Arasındaki Malvarlığı Davaları XII
Levha sh:190
² Prof.
Dr. Baki KURU, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İkinci Baskı, 2013, Adalet
Kitapevi, sh:1434
Yayımlar
- Özel Hastaneler Tarafından Fazladan AlınanÜcretlerinin İadesi
- Savurganlık, Alkol Veya Uyuşturucu Madde Bağımlılığı, Kötü Yaşama Tarzı, Kötü Yönetim Nedeniyle Vesayet
- Şirket Ortakları İçin Altın Değerinde Olan Şey: “BİLGİ”
- Limited Şirkette Haklı Sebeple Ortaklıktan Çıkma
- Yargıtay Kararları Işığında Mal Rejiminde Eşlerin Anne Ve Babalarından Yapılan Devirlerin Hukuki Durumu
- Apartman Görevlilerinin (KONUT KAPICILARI) İş İlişkisi
- İşverenin Eşit Davranma Yükümlülüğü
- Ulusal (İç) Tahkim
- Trafik Kazalarından Kaynaklanan Tazminat Davaları
- Konut Ve Çatılı İşyeri Kira Sözleşmelerinin Uzaması Halinde Belirli Süreli Olarak Devam Etmesi
Bize Danışın
Bize Danışın
Yayımlar
- Özel Hastaneler Tarafından Fazladan AlınanÜcretlerinin İadesi
- Savurganlık, Alkol Veya Uyuşturucu Madde Bağımlılığı, Kötü Yaşama Tarzı, Kötü Yönetim Nedeniyle Vesayet
- Şirket Ortakları İçin Altın Değerinde Olan Şey: “BİLGİ”
- Limited Şirkette Haklı Sebeple Ortaklıktan Çıkma
- Yargıtay Kararları Işığında Mal Rejiminde Eşlerin Anne Ve Babalarından Yapılan Devirlerin Hukuki Durumu
- Apartman Görevlilerinin (KONUT KAPICILARI) İş İlişkisi
- İşverenin Eşit Davranma Yükümlülüğü
- Ulusal (İç) Tahkim
- Trafik Kazalarından Kaynaklanan Tazminat Davaları
- Konut Ve Çatılı İşyeri Kira Sözleşmelerinin Uzaması Halinde Belirli Süreli Olarak Devam Etmesi