Bütün hukuki alanlarda, uzmanlık ve deneyimi bir araya getiren bağımsız bir avukatlık bürosuyuz. Özel kişilerden, orta ve büyük ölçekli şirketlere, devlet kuruluşlarından, uluslararası holdinglere kadar herkesin hukuki ihtiyaçlarına yönelik hizmet vermekteyiz.

Bizimle İletişime Geçin

Esentepe Mh. Kasap Sk. No: 12 Kat: 4-5 Şişli/İSTANBUL

Pazartesi-Cuma (09:00 - 18:00)

Bizi Takip Edin

Çalıştığımız tüm alanlar hakkında detaylı bilgi için:

Covid-19 (Koronavirüs) Salgınının sözleşmeler Açısından Mücbir Sebep Niteliğinin Değerlendirilmesi

Covid-19

Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” olarak ilan edilen yeni tip koronavirüs (Covid 19), toplumsal hayatı büyük ölçüde etkilemeye devam etmekte, özellikle sözleşmelerden kaynaklanan hukuki ilişkilerin akıbeti hakkında birçok soruyu beraberinde getirmektedir. Korona virüs salgınının mücbir sebep olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğini ve özel hukuk sözleşmeleri bakımından sonuçlarını tartışmayı amaçlayan bilgi notunu aşağıda sizlere sunmaktayız.

Covid-19 salgını hususunda mücbir sebep etkisinin, ifanın imkansızlaşmasında borçlunun kusuru bulunup bulunmaması açısından incelenmesi gerekmektedir. Bu sebeple korona virüs kapsamında alınan tedbirler tek başına mücbir sebep teşkil etmeyecek olup, her durumun ve somut olayın özelliklerine göre farklı değerlendirme yapılması gerekmektedir.

Mücbir sebep kavramı doktrinde; sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olay olarak tanımlanmaktadır. Yargıtay kararlarına göre de mücbir sebep, borcun ifasına engel olan ve herhangi bir kimse tarafından alınacak tedbirlere rağmen önüne geçilmesine imkan olmayan, beklenmedik, harici ve borçlunun iradesi dışında meydana gelen bir olaydır. Bu bakımdan salgın hastalıkların ilk bakışta mücbir sebep sayılacağı söylenebilir. Fakat mücbir sebep olarak değerlendirilmesi için salgın hastalığın sözleşme taraflarınca önceden öngörülmesinin mümkün olmaması, salgın hastalığa tarafların karşı koymasının mümkün olmaması ve sözleşmede taraflarca üstlenilen borçların ifasının  salgın hastalık nedeni ile gerçekleştirilmesinin imkansızlığının tartışılması gerekmektedir. Zira Covid-19’un sözleşmenin tarafların mücbir sebebe dayanma hakkı vermesi, ancak bu salgının ifayı imkansız hale getirmesi ile mümkündür.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 136 uyarınca, borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkansızlaşırsa borç sona erer. Borcun ifasının imkansız olması, hiç kimse tarafından hiçbir şekilde objektif olarak ifanın mümkün olmaması demektir. Bu sebeple eğer edimin ifası yalnız borçlu için imkansız hale gelmişse, aynı durumdaki başka kişiler için ifa mümkünse burada sübjektif imkansızlıktan bahsetmek gerekecektir. Sübjektif imkansızlık ise ancak ifanın güçleşmesi kavramına konu olacaktır. İfayı imkansızlaştıran olay bir doğa olayı, salgın hastalık veya grev, savaş gibi kitle hareketleri veya hukuki sebepler olabilir. Mücbir sebep temel olarak ifayı imkansızlaştıran bir olgudur. Burada da sonraki kusursuz imkansızlık kavramını incelemek gerekecektir.

Borçlunun borcunu yerine getirmesinin mümkün olmaması olgusu sonradan ortaya çıkar ise sonraki imkansızlık söz konusudur. Öngörülememe hususunun önemi burada ortaya çıkmaktadır; zira korona virüs salgını tüm dünyada etkisini gösterdiği esnada akdedilen sözleşmelerde mücbir sebebe başvurularak edimden kaçınmanın kötü niyetli ve dürüstlük kurallarına aykırı olacağı açıktır. Bu kapsamda örneğin, aylar öncesinden bir havayolu firmasından uçak bileti alan tüketicinin gideceği ülkeye korona virüse karşı alınan tedbirler kapsamında uçuşlar yasaklanmışsa, havayolu şirketi ilgili uçuşu gerçekleştiremeyecek ve ifa imkansız hale gelecektir. Bu durumda hem havayolu şirketinin uçuşu gerçekleştirme borcu hem de tüketicinin uçak bileti bedelini ödeme borcu mücbir sebep hükümleri uyarınca sona erecektir. Dolayısıyla Covid-19 salgınından etkilenmeyen tarafların sözleşmelerini mücbir sebebe dayanarak feshetmeleri veya sözleşmeden dönmeleri mümkün değildir.

Ayrıca belirtmek gerekir ki yalnız doğa olayları değil, tarafların sözleşmede kararlaştırdıkları ve mücbir sebep saydıkları hallerde de imkansızlığın değerlendirilmesi mümkündür. Bununla birlikte, taraflar sözleşmelerinde salgın hastalıkları mücbir sebep olarak belirtmeseler dahi sözleşmeden doğan borçların ifası etkileniyorsa veya tamamen imkansız hale geliyorsa, salgın hastalıklar yine mücbir sebep sayılacaktır.

Mücbir sebep halinde dahi edimin ifası halen mümkün olabilir. Bu husus özellikle kesin ve geçici imkansızlık ayrımını gündeme getirecektir. Korona virüs salgını sebebiyle geçici olarak yerine getirilemeyen bir edim varsa bu tür geçici engellerin doktrinde bir imkansızlık teşkil etmediği kabul edilmektedir. Bu durumda salgın bittikten ve hayat normale döndükten sonra ifa yükümlülüğün devam edeceğinin kabulü gerekir.

Eğer bölünebilir bir edim söz konusuysa, ifası mümkün olan kısımların mücbir sebep halinde de ifa edilmesi gerekir. Ancak ifa edilebilir kısımlarda alacaklının bir yararı yoksa tam ifa imkansızlığı hükümlerinin uygulanacaktır.

Pandemi dönemi kapsamında mücbir sebebin sözleşmelere etkisinin sonuçlarına değinmek gerekirse; en başta da belirttiğimiz üzere mücbir sebep, TBK 136 hükmü uyarınca sözleşmeden doğan borcun ifa edilmesini imkansızlaştırıyorsa, borçlu taraf borcundan kurtulacaktır. Sonraki kusursuz imkansızlık olarak karşımıza çıkan korona virüs etkisi; borcun sadece aslını değil, TBK madde 131 uyarınca fer’ ilerini de sona erdirecektir. Dolayısıyla mücbir sebep halinde faiz, ceza şartı, rehin, kefalet gibi bağlı haklar da son bulacaktır. Bu bağlamda sürekli edimli ve ani edimli borca ilişkin sözleşmeler ayrımı; sözleşmenin feshi veya sözleşmeden dönmeye sebebiyet vermesi nedeniyle ayrıca incelenmelidir.

Söz konusu sözleşme iki tarafa karşılıklı borç yükleyen bir sözleşme ise; TBK madde136/2. maddesi gereğince iade yükümlülüğü söz konusu olacaktır. Borcu ifadan kurtulan borçlu, alacaklı tarafından kendisine sağlanan edimlerini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade ile yükümlü olacaktır. Ayrıca alacaklının henüz ifa etmediği edimler varsa, borçlu bunları talep etme hakkını da kaybedecektir. Ancak aynı fıkranın devamında kanundan veya sözleşmeden doğan istisnai hallerin bu hükmün dışında kaldığı belirtilmiştir.

Mücbir sebep dolayısıyla borçlu bakımından ifası imkansızlaşan bir edimin varlığı halinde bir diğer önemli husus, ifa edilemezlikten dolayı oluşan zararın bildirimi yükümlülüğüdür. TBK 136/3 uyarınca borçlu ifanın imkansızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür. Bu halde ifa imkansızlığı halinde borçlunun borcundan kurtulsa dahi bildirim ve önlem alma yükümlülüğünü yerine getirmezse meydana gelen zarardan sorumlu olacaktır.

Mücbir sebebe ilişkin açıklamalarımız ışığında; edimin ifasının imkansızlaşmasa da önemli ölçüde güçleşmesi halinde ise TBK madde 138 uygulama alanı bulacaktır. Buna göre kanunda belirtilen koşullara uygun olarak borcunu ifa etmekte güç duruma düşen borçlu, mahkemeye başvurarak sözleşmesini yeni koşullara uyarlanmasını talep edebilecektir. Bu durumda Covid-19’un sosyal ve ekonomik hayata etkileri sebebiyle gelirini kaybeden kiracı, kiraya verenle uzlaşıya varamazsa, kira sözleşmesinin yeni şartlara uyarlanmasını isteyebilecektir. Ayrıca, borçlunun uyarlama talebine binaen mahkeme tarafından sözleşmenin feshine de karar verilebilecektir.

Sonuç olarak; mücbir sebepler ifayı imkansızlaştıran olgulardır. Covid-19 salgının mücbir sebep kapsamına alınarak borçluyu borcundan kurtarması için salgına ilişkin gelişmelerin borçlunun borcunu ifa etmesini imkansız hale getirmesi gerekmektedir, aksi takdirde borçlunun sözleşmeden doğan yükümlülükleri devam edecektir.


Av. Gizem SAĞLAM   

Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on linkedin
LinkedIn

Yayımlar

Avukata Sor

Covid-19

Hukuki Uyuşmazlıklar ve Davalar

Hukuki uyuşmazlıklarda arabuluculuk yapıyor, müvekkillerimizi mahkeme nezdinde temsil ediyoruz.

Gayrimenkul

Gayrimenkul sektöründe faaliyet gösteren müvekkillerimizin yaşadığı sorunlara yönelik hukuki hizmet…

Birleşmeler ve Devralmalar

Çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren müvekkillerimize birleşme ve devralma süreçlerinde hukuki…

Fikri Haklar

Marka, telif hakları, alan adı uyuşmazlıkları, haksız rekabet gibi tüm…

İş Hukuku

İş hukuku sorunları ile mücadele konusunda müvekkillerimize hukuki danışmanlık hizmeti…

Alacak Tahsili ve Yapılandırma

İcra ve iflas takiplerinde, alacaklı ya da borçlu sıfatıyla taraf…

Sigorta Hukuku

Müvekkillerimiz ile sigorta şirketleri arasındaki ilişkilere yönelik danışmanlık hizmeti veriyoruz.

Şirketler Hukuku

Çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren müvekkillerimize, şirketler hukukuna ilişkin danışmanlık hizmeti…

Kişisel Verilerin Korunması

Kişisel Verilerin Korunması Mevzuatı kapsamına dair müvekkillerimize hizmet sağlıyoruz.

Taşımacılık ve Lojistik

Deniz, hava, kara yolu taşımacılığı ve lojistik alanlarında hukuki danışmanlık…

Tüketici Hukuku

Ayıplı mal, ayıplı hizmet, satıştan kaçınma gibi tüketici mağduriyetlerinde hukuki…

Aile ve Miras Hukuku

Boşanma, nafaka, velayet mal rejimi sözleşmeleri, evlat edinme gibi alanlarda…
×

Merhaba!

Canlı desteğe hoş geldiniz!
Aşağıdaki bölümden canlı yardıma ulaşabilir ya da mail üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.

× Bize Danışın